…Sanırım tamamen yanlış anlaşıldım.
Korona kısıtlamaları nedeniyle şirketlerin evden çalıştığı dönemde, bazı olumsuzluklar yanında elbette kazanımlar da söz konusu. Ben bu kazanımlardan birisinin ‘’Toplantı yapmamak’’ olacağını tahmin ediyordum. Fena halde yanıldığımı görüyorum.
Bir çok şirkette eskisinden daha fazla toplantı yapıldığını veya kriz öncesi yarım saat süren toplantıların şimdi saatlerce sürdüğünü, bitmek bilmediğini nasıl yorumlamalıyız?
Görünen o ki; Dijitalleşme iş hayatındaki yerini öyle yavaş yavaş filan almıyor. Biraz da şartların etkisiyle, yani zorunluluktan dolayı günlük yaşamımıza ‘’güm’’ diye girdi. Sadece iş dünyasında olanlar değil, eğitimden spora, yemek yapımından her türlü alışverişe ve birçok kamu hizmetine kadar pek çok aktivite bir anda ‘’online’’ ortama taşınıverdi.
Şirketlere gelince, krizle birlikte evlerine kapanan yöneticiler ve çalışanlara, dijital dünya kısa sürede kollarını açarak iletişimde kalma imkanı sağlamış oldu. Özellikle krizin ilk günlerinde şirket tepe yöneticilerinin ve ‘’İK’’ gibi, ‘’IT’’ gibi fonksiyonların krizin değerlendirilmesi ve etkilerinin azaltılmasına dair ve tabii alınacak tedbirler anlamında çok yoğun bir online çalışma dönemine girmeleri işleri kolaylaştırdı.
Ama sonrasında bunlar azaldıkça şöyle bir soru kafaları kurcalamaya başladı;
‘’Biz bu insanları nasıl meşgul tutacağız?’’
İçeriğine, yararına bakılmaksızın bir çok online eğitim düzenlenmesi veya dış mecrada mevcut olan eğitimlere katılımın teşvik edilmesi, bu soruya yanıt olarak ilk akla gelenlerden biriydi. Ancak bu konu hem tedarikçi konumunda bulunanlar, yani eğitimciler tarafından ve hemde bunun alıcısı konumunda olan şirketlerce çok çabuk speküle edildi, çok kısa bir sürede bir eğitim çöplüğü oluşturuldu el birliğiyle…
Sorunun yanıtı olarak bulunan ikinci parlak fikir ise sanırım ‘’Toplantı yapmak’’ oldu. Zira çevremde konuştuğum neredeyse tüm arkadaşlarım, bağlantıda bulunduğum şirket yöneticileri ve çalışanları, eskisinden daha az değil çok daha fazla toplantı yapıldığından ve/veya online ortamda yapılan toplantıların sürelerinin inanılmaz derecede arttığından söz ediyorlar.
İpe sapa gelmez konular online ortamın pratikliği de düşünülerek hemen bir toplantı organizasyonuyla saatlerce süren toplantılarda masaya yatırılıyor. Bunun türlü sebepleri olabilir elbette;
· Kendine iş yaratmak
· Başkalarını meşgul tutmak
· Gelecek korkusu
· Evdeki diğer konulardan kaçış
· Kendini -hala- değerli hissetme
· Şirkete değer katma veya öyle görünme
· Sonrasızlık duygusunu yenebilmek
· Başkalarıyla paylaşarak stres dozunu azaltmayı ummak
Oysa kriz yönetiminde öncesi ve kriz Dönemi kadar, belki daha da fazla krizin sonrası kritik ve stratejik bir çalışma dönemidir.
Kaybedilen mental ve fiziksel zindeliğin geri kazanılması, çalışanların moral ve motivasyonlarının süratle yerine getirilmesi, yeni ve muhtemel krizlere karşı daha hazırlıklı olabilmek adına ders çıkarılması, senaryoların hazırlanması vs. gibi pek çok konu varken yine en iyi bildiğimiz işle uğraşmak, yani ‘’Toplantı yapmak’’… Yapmayın ne olur!
Unutmayın;
‘’Bir şirkette ya iş yapılır, ya da toplantı ! ‘’
Bu krizi bir fırsat görüp ders çıkaralım. Diyelim ki,
-Ne güzel oldu… Haftalardır evden çalışıyorum. Hiç toplantı yapmıyoruz ve şirkete bir şey olmadı, ölmüyoruz yani !
Böyle düşünürseniz, işler -ümit ediyorum ki kısa süre sonra- normale döndüğünde kendinizi ve şirketinizi yeni ve genç, taze bir dönemde çok daha verimli çalışırken bulabilirsiniz.
Bu fırsatı kaçırmayın ne olur…
Comments