Pek çok şirket, yeni dönemle birlikte yepyeni bir gerçekle karşı karşıya kaldı: Daha az kişiyle aynı ya da daha iyi performansı elde etmek! Peki bu mümkün mü? Yoksa oksimoron(*) bir durum mu söz konusu?
Pandemi ile birlikte bir çok sektörde önceden deneyimlenmemiş veya yeterince hazırlık yapılmamış olan pek çok yeni sorun yaşanmakta. Azalan fırsatlar ve satışlar, artan maliyetler yanında, belirsizliğin giderek derinleştiği, gelecek öngörüleri ve uzun vadeli plan yapmanın epey zorlaştığı sıkıntılı bir süreç…Büyüme dönemlerinde adeta refleks olarak birbiriyle kol kola ilerleyen, yani bir arttıkça öbürü de -zorundaymış gibi- artan gelir ve gider mekanizmaları da zorlanıyor haliyle… Bundan böyle, daha çok satış, daha fazla pazar payı ve kar istiyorsan daha çok eleman, şirket aracı, daha fazla tesis, kısaca herşeyin daha fazlasını talep eden anlayış yerini verimliliğe bırakmak zorunda.
Aynı yapıyla, hatta daha yalınlaşmış bir kadro, daha az gider, daha az harcama, daha az … , velhasıl herşeyin daha azıyla aynı performansı sürdürmek pek de alışık olduğumuz bir durum değil. Ama ne yazık ki, hızlıca öğrenip, hızlıca uyum sağlamak zorunda olduğumuz bir gerçek!
Sadelik konusunda verdiğim eğitimlerde katılımcılardan boş bir beyaz kağıda ‘’büyüme’’ yi temsil eden bir ‘’ok’’ çizmelerini istiyorum. Genellikle kağıdın sol altından sağ üstüne doğru şöyle bir şekille ‘’büyüme’’ sembolize ediliyor ;
Şimdiye kadar aşağıdaki şekilde büyümenin tarif edildiği bir çizimle hiç karşılaşmadım;
Peki büyüme deyince hep akla daha çok, daha fazla geliyor da, neden daha az gelmiyor olabilir?
Daha az masrafla da büyünebileceği, daha az toplantıyla, daha az gereksiz harcamayla, daha az israfla, daha az araçla, daha az insanla, daha az tesisle de istenen sonuçların alınabileceği göz ardı edilmemelidir.
Büyümeyi temsil eden okun yönü yukarıya doğru olduğu gibi, aşağıya doğru da olabileceği sadece bir algı meselesi gibi görünse de, bunda yılların kötü alışkanlıklarının da etkin olduğu kanaatindeyim. Pandemi ile birlikte istesek de istemesek de bu gerçekle yüzleşmek zorunda kaldık, kalıyoruz.
Karşılaştığım pek çok örnekte boşalan kadroların doldurulmadığı, insanların ek sorumluluklar almaya razı geldiği, bazı fonksiyonların kapandığı veya birleştiği durumlara şahit oluyorum. Ne yaşanan travmatik dönemde bozulan psikolojiler, ne de ‘’İş tanımı’’ dışındaki görevlere pek istekli olmayan yeni nesil çalışan profilleri, bu yeni durumu reddetmek için geçerli sebep olamıyor, elbette.
İşe olumlu tarafından bakmak gerekirse, bu hızlı değişimle birlikte verimlilik perspektifinden pek çok kazanım da söz konusu;
Bir çok süreç yeniden dizayn ediliyor. İşe ve müşteriye değer yaratmayan alt süreçler birer birer ayıklanıyor
Hiçbir şeye eskisi kadar tahammüllü değiliz. Önceden bir günde öğrendiğimizi şimdi bir saatte nasıl edinebiliriz’in yolları araştırılıyor. (Benim de yazar kadrosunda bulunduğum ‘’Hap eğitim’’ günlerce sürede okunabilen kitapları ‘’online’’ ortamda bizzat yazarın ağzından ‘’İki saatte’’ okuyuculara aktarıyor mesela)
Daha yaratıcı, daha hızlı, daha üretken olabilmek için inanılmaz bir çaba, şirketlerde buna yönelik yapılanmalar, grup çalışmaları vs. inşa ediliyor.
Geçmişte elzem gibi görünen ama şimdi çoktan buharlaşmış olan birçok israf kalemi, şartlar eski hale dönse bile artık asla geri gelmeyecek şekilde çoktan tarihe karıştı bile… (Metrekaresine anormal dolarlar ödenen plaza ofisleri, gereksiz seyahatler, saatler hatta günler süren toplantılar ciddi olarak sorgulanmakta)
‘’Çok zor bir yıl geçirdik… Ne şanssız bir jenerasyonuz…Evlere tıkıldık kaldık’’ diye yakınmak yerine pandeminin bize öğrettiklerine, yani bardağın dolu tarafına bakmaya odaklanmalıyız.
Biz böyle bir yılda ayakta kalarak iyi bir iş başardık. Önceden hiç de bilmediğimiz, hazırlıklı olmadığımız bir dönemi, öğrenerek geçirdik, bir süre daha bu öğrenme süreci devam edecek. Ve öğrendiklerimiz bizi daha da güçlendirecek!
(*):Birbiriyle çelişen veya tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması veya hedeflenmesi (Hem sarışın,hem esmer gibi)
#Satış #Sadelik #İşYönetimi
Comments